NEVŞEHİR HACIBEKTAŞ İLÇESİ KARABURÇ KÖYÜ TAŞ OCAĞININ ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ .

TEKNİK RAPOR DR. EŞREF ATABEY Jeoloji Yüksek Mühendisi / Tıbbi Jeoloji uzmanı / Yazar

Nevşehir ili Hacıbektaş ilçesi Karaburç ile Karaburna köyleri arasında özel bir firmaya ait bazalt taş ocağı bulunmaktadır. Karaburç köyündeki taş ocağı işletme ruhsatının II.Grup madenler (b) bendi kapsamında blok ve dekoratif amaçlı BAZALT için, 25 Haziran 2019 tarihinde 10 yıl süreyle 25 Haziran 2029 yılına kadar alındığı görülmektedir.

Taş ocağı işletme ruhsatı alanı Karaburna köyü sınırları içinde 9,48 ha, Karaburç köyü sınırları içinde 99,99 ha'dır. Taş ocağı işletme ruhsatının, Karaburç Fay hattı boyunca ve köyü çepeçevre kuşattığı görülmektedir.

Çevresel etkilere karşı alınması gereken önlemler yeterli görülerek ve ayrıca ÇED Raporu hazırlanmasına gerek görülmeyerek, Nevşehir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce ''Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir'' 15 Ağustos 2017 tarihinde kararı verildiği görülmektedir.

Karaburna ve Karaburç köyü içme suyundaki florür ile arsenik sorunu henüz çözülememişken, şimdi de başka bir sağlık sorununa yol açabilecek, bu iki köyün arasında taş ocağı faaliyete başlamıştır.

Karaburç köyü ve taş ocağının Türkiye'nin en aktif ve tehlikeli Karaburç Fayı üzerinde bulunması, taş ocağının doğa, çevre, canlı varlığı, toprağa, su kaynaklarına, tarım alanlarına, meralara, yaban hayatına, tarihsel ve kültürel mirasa zararları (1. Derece Arkeolojik Sit alanı), birçok alternatif alan bulunmakta iken, ruhsat alanının köyü kuşatması, tamamen köy çeşme sularının suyunu kesecek şekilde faaliyet izni verilmesi, insan sağlığına vereceği zararları düşünüldüğünde Çevresel Etki değerlendirmesi ÇED Raporu gerekli olup, coğrafi, topoğrafik ve fiziksel özellikleriyle burada taş ocağı faaliyeti uygun değildir.

Ayrıca, taş ocağı alanındaki bazalt kayaları altında tüf kayası bulunur. Bu tüf içinde Tuzköy, Karain köylerinde ve Nevşehir'in birçok köyünde tespit edildiği gibi, karın zarı kanseri (mezotelyoma) nedeni eriyonit minerali Kızılırmak Nehri kuzey yamacında bazalt kayaları altındaki tüflerde tespit edilmiştir. (Eşref Atabey, 2009, 2013). Dolayısıyla bu yönüyle de Tıbbi Jeolojik Rapor olmadan taş ocağı faaliyete geçemez. Bu konuda Nevşehir ili sınırları içinde AFAD'ın 10337 sayılı genelge hükümleri gayet açıktır.

Tüm sayılan zararları ve taş ocağının olumsuz etkileri düşünüldüğünde, ''Çevresel etkilere karşı alınması gereken önlemler yeterli görülerek ve ayrıca ÇED Raporu hazırlanmasına gerek görülmeyerek, Nevşehir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce, 15 Ağustos 2017 tarihli ''Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir'' kararının, alanda ne tür inceleme ve araştırma sonucuna dayandırıldığı belirtilmemiştir.

Karaburç köyü ve diğer yerleşim alanları uzağında birçok alternatif alan bulunmakta iken, uygun alanlar varken kuşatacak şekilde ruhsat alanının belirlendiği görülmektedir. 2

Ruhsat izni, ÇED gerekli değildir izni, İşyeri açma ve çalışma belgesi verilmeden önce saha hiç mi görülmemiş, inceleme yapılmamış mı? diye soru akla gelmektedir.

İnsan sağlığı yönünden tehlike oluşturan eriyonit mineral tozlarına karşı, Nevşehir ili kapsamında uygulanan 10337 sayılı genelge hükümlerine göre ÇED gereklidir denmeliydi. Nevşehir ilinin diğer yerlerinde uygulanan bu yönetmelik hükmü, bu taş ocağı için de uygulanmalıdır.

KARABURÇ İLE KARABURNA KÖYÜ DEPREM RİSKİ

Karaburç ile Karaburna köyü Eşref Atabey tarafından 1985 yılında yörenin jeolojik etüdü sırasında saptanan ve haritalanan Karaburç Fayı diğer adıyla Kızılırmak Fayı üzerinde bulunmaktadır.

MTA'nın diri fay haritalarında bu Fay Gümüşkent Fayı diye adlanmıştır. Aktif bir fay olup, her an deprem üretebilecek özelliktedir. Aktif fay, jeolojik olarak son 10.000 yılda (Holosen döneminde) en az bir kez hareket etmiş ve deprem üretmiş olan faydır.

Dolayısıyla bu köyler deprem riski altındadır.

TAŞ OCAĞI DA TAM BU KIRIĞIN ÜZERİNDEDİR

Karaburç Fayı eğim atımlı olup, yaklaşık 10 m atımı vardır. Fay, Karaburç köyü batısı boyunca devam etmektedir. Karaburç köyünden doğuya doğru ise Karaburna, Gümüşkent, Eski Yaylacık, Alkan, Civelek hattı boyunca Avanos'a doğru devam eder. Karaburç-Karaburna arasında Fay hattı boyunca bazalt kaya birimi, fay çizgisi güneyinde kalan bölümü çökmüş ve Karaburç köyü güneyinde düz bir plato (ova) oluşturmuştur. Köyün kuzeyindeki bölüm yukarıda kalmış ve falezli bir yapı oluşturmuştur. Taş ocağı ruhsat alanı da bu falezli yapı boyunca uzanmaktadır.

TAŞ OCAĞININ ZARARLARI

A- TAŞ OCAĞI VE DEPREM TEHLİKESİ

Taş ocağı Türkiye'de en tehlikeli aktif faylardan biri Karaburç (Gümüşkent) diğer adıyla Kızılırmak Fayı üzerindedir.

Taş ocağında yapılacak patlatmalar sonrası oluşan yer sarsıntısı, fayın hareketliliğini tetikleyebilecektir. Büyüklüğü 5'in üzerinde oluşabilecek bir depremde Karaburç ve Karaburna köyündeki evler yıkılacaktır. Can ve mal kaybına yol açabilecektir. Su kaynakları azalacak ya da kuruyacaktır.

B- TARİHSEL VE KÜLTÜREL MİRASA ZARARLARI

Karaburna Köyü Kalesi maden ruhsatlı alan içerisinde yer almakta olup, 1. Derece Arkeolojik Sit alanıdır. Taş ocağındaki patlatmalar ve tozlarından bu tarihi objeler zarar görecektir. Ortaya çıkartılmamış eserler, kayaların tahribi ve çıkarılmasından dolayı yok olacaktır.

C- SU KAYNAKLARINA ZARARLARI

Karaburç köyü ve civarında bazalt kayaları bulunur. Taş ocağı da bazalt kayalarında faaliyet göstermektedir. Bu bazalt kayaları kırıklı, çatlaklı, yoğun gözenekli 3

yapıdadır. Yağan yağmur suları ile kar suları bu kayaların çatlak ve gözeneklerinde birikerek, birer su deposu oluştururlar. Kaynaklar şeklinde yüzeye çıkarlar. Nitekim Karaburç su kaynağı da böyle bir sistemden beslenmektedir.

Taşocağı olarak yok edilen kayaçların içinde yağmur sularının zemin içerisine süzülmesiyle oluşan meteorik sular, bazalt kayaçların gözenekleri ile kırık ve çatlakları içinde daha önceden hapsolmuş formasyon suları vardır. Bu hapsolmuş olan formasyon suları hidrolojik döngünün bir parçasıdır. Ayrıca çok eski jeolojik zamanda oluşan fosil sular bulunmaktadır. Özellikle bazalt kayaları birer su deposudurlar.

Taş ocağı yarmaları kaya çatlak sistemlerini kestiklerinden, yer altı suyuna sızan suyun açığa çıkmasına, akış yönünün değişmesine, buharlaşmasına ve kaybına neden olacaktır. Ayrıca su derine kaçacağından yer çökmelerine neden olabilecektir.

Patlatmalarla mevcut su kaynaklarının yolu değişecek, su kaynakları azalacak ya da kuruyacaktır. Taş ocağından çevreye yayılacak toz, hem bitkiler, hem yüzey ve yer altı sularına, hem de insan sağlığına zararlı etkileri olacaktır.

D-TAŞ OCAĞININ TOPRAK VE TARIM ALANLARINA ZARARLARI

Toprağın ana maddesi kayaçlardır. Kayaçlar olmazsa toprakta, bitkilerde, su da olmaz. Taş ocaklarıyla bazalt kayaları yerlerinden kaldırıldığı için çevresindeki toprak oluşumu da olmayacaktır. Tarım alanına sınır olan bu taş ocağı tozları bitkilere ve ekili alanlara zararı olacaktır.

Tarım alanlarında toprağın nemi azalacak ve toprak kuruyacak, tarımsal faaliyette ve içme amaçlı kullanılan yer altı suyu azalacak, kuyuların su seviyeleri düşecek, ağaçlar, bitkiler, ekinler, asma bahçeleri kuruyacaktır.

Taş ocağı tozu, bitki yapraklarında stomaları kapatır ve bitki zayıf düşer. Bitki zayıf düşünce parazitler bitkiye hücum ederler ve bitki ölür. (Biyolog Ali Demirsoy sözlü görüşme).

Toz, bitkilerin yapraklarında solunumu ve fotosentezi engeller; döllenmeyi önler ve meyve oluşumunu azaltır (Doğan Kantarcı, 1999).

Köydeki üzüm bağlarında kaliteli üzüm yetiştirilmektedir. Taş ocağı tozlarından ve yer altı suyuna etkisi dolayısıyla üzüm bağları tehlike altındadır.

Taş ocağı yanında ekin tarlası vardır. Köyde badem ve ceviz yetiştirilmektedir.

Bu ürünler zarar görecektir.

Köyde arıcılık yapılmakta olup, arıların çiçek kaynağı bu plato ve bazalt kayalıklarıdır. Taş ocağı bu kaynağı yok edecektir.

E- TAŞ OCAĞINDAKİ PATLATMANIN ZARARLARI

En önemli zararı yakınında yaşayan insanlarda gürültü kirliliği oluşturması, insanlar evlerinin duvarları çatlayacak mı, ev yıkılacak mı, çatıya taş mı gelecek endişesiyle korkmaları, psikolojilerinin ve huzurunun bozulmasıdır.

Patlatmayla oluşan sarsıntıyla kaya düşmesi olması,

Zeminde çökmelerin olması,

Evlerin duvarlarında çatlaklar oluşturması,

Patlatma anında çevreye fırlayan kaya parçaları evlere, ekili alanlara, bitkilere, ağaçlara, asmalara zarar verecektir.

Patlatma sırasında kontrol edilmediğinde yaralanmalar ya da ölüm olabilecektir.

Patlatmanın etkisiyle yer altı su dengesi bozulacak, su kaynağı azalacak ya da yok olacaktır. 4

F- TAŞ OCAĞININ DOĞAYA ZARARLARI

Taş ocağı büyük miktarda alanın yok olmasına, tahrip edilmesine ve devasa çukurların açılmasına yol açacak, arazinin fiziksel bütünlüğünü tamamen bozacaktır. Ağaçlar, bitkiler, fauna ve flora zarar görecektir. Taş ocağının civardaki bitkilere zararı olacaktır.

Taş ocağı yaban hayatını olumsuz etkileyecek, hayvanların, kuşların barınma ve beslenme alanları yok olacaktır. Kızıl şahin gibi nesli tükenmekte olan kuşların yaşam alanı yok edilecektir.

Taş ocağı yaban hayatını olumsuz etkileyecek, hayvanların, kuşların barınma ve beslenme alanlarını yok edecektir.

G- TAŞ OCAĞI EROZYONA NEDEN OLACAKTIR

Taş ocağı faaliyetiyle kaya katmanları ve bitki örtüsü kaldırılacağından, toprağın sellenmelerle taşınmasını engelleyen kayalar yok olacağından, yerin fiziki yapısı bozulacağından çıplak kalan ve özelliğini kaybetmiş zemin, yağmur suları, kar ve buzlanmayla daha çabuk parçalanacak, ufalanacak, kazınan malzeme sellerle taşınarak erozyona yol açacaktır.

Erozyon sel baskınlarını hızlandıracak, köy halkı, tarım alanları, ekili alanlar, hayvanlar zarar görecektir.

ÇED NEDEN GEREKLİ

Karaburç köyü ve taş ocağının Türkiye'nin en aktif ve tehlikeli Gümüşkent (Kızılırmak Fayı) üzerinde bulunması, taş ocağının doğa, çevre, canlı varlığı, toprağa, su kaynaklarına, tarım alanlarına, meralara, yaban hayatına, tarihsel ve kültürel mirasa zararları (1. Derece Arkeolojik Sit alanı), birçok alternatif alan bulunmakt iken, ruhsat alanının köyü kuşatması, tamamen köy çeşme sularının suyunu kesecek şekilde faaliyet izni verilmesi, insan sağlığına vereceği zararları düşünüldüğünde Çevresel Etki değerlendirmesi ÇED Raporu gereklidir.

Taş ocağı alanındaki bazalt kayaları altında tüf kayası bulunur. Bu tüf içinde Tuzköy, Karain köylerinde ve Nevşehir'in birçok köyünde tespit edildiği gibi, karın zarı kanseri (mezotelyoma) nedeni eriyonit minerali Kızılırmak Nehri kuzey yamacında bazalt kayaları altındaki tüflerde tespit edilmiştir. (Eşref Atabey, 2009, 2013). Dolayısıyla bu yönüyle de ÇED Raporuna bir bölüm olarak, Tıbbi Jeolojik Rapor hazırlanmalıdır.

Yer üstü ve yer altı suyu değerlendirilmesi bakımından Hidrojeolojik yönden sahanın ayrıntılı çalışmaları yapılarak ÇED'in bir bölümü olarak yer almalıdır.

Tüm sayılan zararları ve taş ocağının olumsuz etkileri düşünüldüğünde, ''Çevresel etkilere karşı alınması gereken önlemler yeterli görülerek ve ayrıca ÇED Raporu hazırlanmasına gerek görülmeyerek, Nevşehir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce, 15 Ağustos 2017 tarihli ''Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir'' kararının, alanda ne tür inceleme ve araştırma sonucuna dayandırıldığı belirtilmemiştir.

Karaburç köyü ve diğer yerleşim alanları uzağında birçok alternatif alan bulunmakta iken, köyün içine kadar uzanan, evlere sınır olan, köy evlerini kuzeyden kuşatacak şekilde ruhsat alanının belirlendiği görülmektedir. 5

İnsan sağlığı yönünden tehlike oluşturan eriyonit mineral tozlarına karşı, Nevşehir ili kapsamında uygulanan 10337 sayılı genelge hükümlerine göre ÇED gereklidir.

Nevşehir ilinin diğer yerlerinde uygulanan bu yönetmelik hükmü, bu taş ocağı için de uygulanmalıdır.

Nitekim Niğde ili sınırları içinde açılacak bir taş ocağı için mineral tozu etkileri yönünden 2018 yılında ÇED raporuna ek olarak Tıbbi jeolojik rapor hazırlanmıştır.

MEZOTELYOMA NEDENİ ERİYONİT MİNERALİ TOZU İÇİN TIBBİ JEOLOJİK ETÜT RAPORU GEREKLİ

Nevşehir ili bazı yerleşim yerlerdeki volkanik tüf kayaları içinde, Dünya Sağlık Örgütü'nce Kanserojen-1A grubuna kabul edilen, tozları karın zarı kanserine neden olan eriyonit minerali bulunmaktadır.

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Mekansal Planlama Genel Müdürlüğünce onaylanan plana esas jeolojik-jeoteknik etüt raporlarının hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar Mülga Afet İşleri Genel Müdürlüğünün (şimdiki adı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) 19.08.2008 tarih ve 10337 sayılı genelgesinin ''Tıbbi Jeolojik Tehlikeler alt başlığı altında'', ''her tür ve ölçekteki planlama çalışmaları sırasında 'Tıbbi Jeoloji' konusunda uzman jeoloji mühendislerince jeomedikal (tıbbi jeolojik) tehlikelerin belirlenmesi, planlama faaliyetlerinde bu tür tehlikelerin de bir yönlendirici veya sınırlandırıcı eşik olarak dikkate alınması gereklidir'' denilmektedir.

Söz konusu genelge değişikliğe uğrayarak 01.03. 2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genelgeye göre Nevşehir ilinde her tür ölçekte planlama çalışmalarında eriyonit minerali olup olmadığı konusunda

Tıbbi Jeolojik Rapor hazırlanmaktadır.

Şirketin tanıtım raporunda Tıbbi Jeolojik Rapor görülememiştir. Dolayısıyla şirketin Bu haliyle, Nevşehir İl Özel İdaresinin verdiği 20 Nisan 2020 tarihli ''İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatı'' geçerliliğini kaybetmektedir.

Maden işletmeciliğinde asla göz ardı edilemeyecek üç önemli koşul bulunmaktadır.

1-Doğanın mutlaka korunması,

2-Kamu yararının önceliği,

3-Hukuk ve şeffaflık içinde bu işlerin yürütülmesi.

Uygulamalara ve taş ocağı hakkındaki değerlendirmelere bakıldığında, söz konusu taş ocağı için bu üç koşulun uygulanmadığı görülmektedir.

T.C. ANAYASASI'NIN 56.MADDESİ

''Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların görevidir''.

Toprağın ana maddesi kayaçlardır. Kayaçlar olmazsa toprak, bitkiler, su da olmaz. Yer altı suyu; içme suyu, kullanma suyu ve tarım alanlarının sulanması, bitkisel üretimin arttırılması, halkın beslenmesi için kullanılmaktadır.

Bu ilişki 'üstün kamu yararı' kapsamında kavranır ve değerlendirilir. Kontrolsüz ve denetimsiz olduğu çevreye verdiği zararlarından açıkça görülen taşocağı faaliyetleriyle parça parça tükettiğimiz şey aslında tüm canlı alemine hayat veren, canlıların yaşamı için gerekli olan, toprak, gıda ve sudur.

Dr. Eşref Atabey-Jeoloji Yüksek Mühendisi-09.10.2020

Naci İşler / Kapadokya Gündem-

Editör: TE Bilisim