Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) Arkeoloji Bölümü akademisyenlerinin katılımlarıyla Kilis ili sınırları içerisinde yer alan Tunç Çağları'nda bir şehir yerleşmesi olan Oylum Höyük'te kazı çalışmaları yapılıyor.
Çalışmalarına ilk olarak 1987 yılında Prof. Dr. Engin Özgen ve ekibi ile başlanan ve devamında, Tunç Çağları'nın şehir yerleşmesi olarak kabul edilen, Oylum Höyük'te arkeolojik kazılar sonucunda ele geçen arkeolojik veriler, Geç Kalkolitik Dönem'den başlayarak, günümüze kadar devam eden kesintisiz bir yerleşimin varlığını gösteriyor.
Höyükteki ilk arkeolojik araştırmalar 1987 yılında Prof. Dr. Engin Özgen ve ekibi tarafından gerçekleştiriliyor. Kazı çalışmaları ise aynı ekip tarafından 1988 yılında başlamış olup, 1995 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü işbirliği ile devam ediyor. 2012 yılından itibaren, Gaziantep Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Engin'in başkanlığında; Cumhuriyet Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim elemanı Araş. Gör. Aydoğan Bozkurt ve Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim elemanı Öğr. Gör. Derya Bozkurt'un kazı başkan yardımcılığı eşliğinde, farklı üniversitelerden gelen araştırmacı ve öğrenci katılımı ile kazı çalışmaları devam ediyor.
Kilis ili sınırları içerisinde yer alan Oylum Höyük, Tunç Çağları'nda bir şehir yerleşmesi. Son yıllarda kazılarda açığa çıkartılan Orta Tunç Çağı I'e tarihlenen saray gibi anıtsal mimari kalıntılar ile bir kısmı yazıtlı krali mühür ve mühür baskılarından oluşan gliptik ve epigrafik malzeme, kentin önemli bir yönetim merkezi olduğuna kuşku bırakmıyor. Oylum Höyük; Anadolu Platosu ile Kuzey Suriye'yi birbirinden ayıran Anti Toroslar'ın bir uzantısı olan Resul Osman Dağı'nın hemen güneyinde, bereketli Kilis Ovası'nın başladığı verimli bir düzlük üzerinde yer alıyor. Höyük, 460 x 370 metre boyutları ve 37 metreyi bulan yüksekliği ile içinde bulunduğu bölgenin en büyük höyük yerleşimlerinden biri. Biri 22 metre diğeri 37 metre yüksekliğinde iki tepeden oluşan höyük, kuzey-güney yönünde alçak bir yükselti üzerine konumlanıyor. Höyüğün batı eteklerindeki bent, Kilis Ovası'ndan doğan ve güneyde Halep Suyu ile birleşen Akpınar nehrinin, içinde bulunduğu dönemde, oldukça gür akan bir nehir olduğunu gösteriyor. Oylum Höyük'te ele geçen arkeolojik veriler, Geç Kalkolitik Dönem'den başlayarak günümüze kadar devam eden kesintisiz bir yerleşimin varlığını gösterirken, günümüzde yerleşimin güney ve güneydoğu kesiminde Oylum Köyü bulunuyor.
Oylum Höyük'ün genel boyutları ve stratejik konumu ile birlikte değerlendirildiğinde bölgedeki en önemli Tunç Çağı yerleşimlerinden biri olarak biliniyor. Höyük yakın çevresinde Tunç Çağları'na ait bölgenin en önemli şehir yerleşmelerinin bulunması ve doğal bir ticaret yolu üzerinde yer alması nedeniyle oldukça önemli bir yerleşim olarak kabul ediliyor. Merkezin 75 kilometre güneybatısında Karkamış, 55 kilometre kuzeyinde Halpa (Halep), 100 kilometre kuzeydoğusunda Ebla (Tell Mardikh) yer alıyor. Gaziantep Kale Höyüğü'nden Halpa'ya ve Karkamış'tan Alalah'a uzanan yolların kesişme noktasında olan Oylum Höyük'ün bu merkezlere olan uzaklığı yürüyerek 2 ile 4 gün arasında, atlı savaş arabaları ile ise 1-2 gün mesafede yer alıyor. Höyük, Anadolu ile Suriye bağlantısını sağlayan; Kayseri-Pınarbaşı, Göksun-Kahramanmaraş-Gaziantep güzergahının sonunda yer alan Anadolu ve Kuzey Suriye arasındaki bir geçiş noktası gibi.
Kuzeybatı Alan'da 2007 yılından itibaren sürdürülen kazı çalışmalarında, MÖ 2. binyılın başlarına tarihlenen masif kerpiç duvarlı anıtsal bir yapının 1050 metrekare'lik önemli kısmı açığa çıkartıldı. Yapı, seramik malzeme ve silindir mühür baskılı bir kapı bullasına göre Orta Tunç Çağ I'e tarihlenmekte. 2 no'lu mekan içinde ele geçen karbonlaşmış zeytin çekirdekleri üzerinde yapılan kalibre edilmiş radyokarbon sonuçları da yapının MÖ 1900-1745 yılları arasına tarihlenmesini sağlıyor. Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan yapının batısını kerpiç bir teras, doğusunu ise bir avlu sınırlandırmaktadır. Yapının açığa çıkartılan mekanları mutfak, kiler ve depo amaçlı olarak kullanılmış. Kalın, yüksek kerpiç duvarlar ve 5 no'lu merdiven odasının varlığı, yapının çok katlı olduğuna işaret etmekte. Yapı, avlu etrafında mekan dizilerinden oluşan plan tarzıyla geleneksel Suriye sarayları ile benzerlik gösteriyor. Arkeolojik bulgular, yapının bir yangın sonucu yıkıldığını ortaya koyuyor. MÖ 2. binyıldaki sarayların öncüleri, Ebla G Sarayı ve Tell Khuera F Sarayı gibi MÖ 3. binyılın sonlarına tarihlenen saraylar. Oylum Sarayı henüz tümüyle ortaya çıkartılmamış olsa da açığa çıkartılan bölümü, bir avlunun batısındaki mekanlardan oluşmakta. Oylum Sarayı, inşa tekniği ve arka arkaya bağlantılı mekan dizilerinden oluşan plan tarzı ile çağdaşları olan başta Ebla'daki Batı Sarayı, Qatna'daki Doğu Sarayı ve Tall Bi'a Sarayı ile de büyük benzerlikler gösterirken, Oylum Sarayı'nın açığa çıkartılan bölümleri, MÖ 2. binyılın başlarında geleneksel Suriye saray mimarisi özelliklerindeki bu dönemdeki Kilis Ovası'nda önemli bir yönetim merkezinin de varlığına işaret ediyor. Sürdürülecek kazılarla sarayın açığa çıkartılacak bölümleri ve elde edilecek buluntular ile birlikte Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nün Türkiye-Suriye Sınırındaki kazı çalışmalarındaki bulgularla da bölge arkeolojisine katkı sağlayacak.
naciisler@kapadokyagundem.com