Mustafa Güzelgöz.
Siz O'nu, 'Eşekli Kütüphaneci' olarak tanırsınız.
Cehalete karşı savaş açmış, adına romanlar yazılmış gerçek bir kültür adamı ve halk kahramanıdır o. 'Türk Kütüphanecilik Tarihi'nin en önemli ve 'Öncü' isimlerinden birisidir, Mustafa Güzelgöz.
Yıllardır en yakın dostum kadim arkadaşlarım Murat, Muammer ve Aziz'in babasıdır, Mustafa Güzelgöz, benimde Mustafa Amcam.
Eşek sırtında gezici kütüphaneciliği başlatan ve günümüzün çağdaş modern kütüphaneciliğe geçiş hikayesinin sembol ismidir, Mustafa Güzelgöz.
1940'lı yıllar. Zor yıllardır o yıllar.
Mustafa Güzelgöz, Atatürk'ün yolunda Anadolu'ya ışık saçan bir kütüphane memurudur. Turizmin pek bilinmediği o yıllarda Ürgüp'te yaşayan bir kasaba çocuğudur.
Ürgüp Kütüphanesi'ne memur olarak atanır. Küçük bir odadır, kütüphane. Her gün sabırla insanların kütüphaneye gelmesini kitap okumasını bekler, kitap sevgisini çocuklara aşılamaya çalışır. Atatürk'ün gösterdiği kalkınma yolunda eğitimin ve okumanın, başka başka dünyalara açılmanın tek yolunun okumadan geçtiğine inanır. Tüm dünya klasiklerini okur. Tarihi, kültürü, coğrafyayı, edebiyatı eline ne geçerse okur. Adeta ezberler.
Günlerce, aylarca hiç usanmadan kütüphanenin kapısı açar; rafların, kitapların tek tek tozlarını alır, onlara çocukları gibi özenle bakar ve korur.
Günlerce bekler. Giden gelen olmaz. Kapı kapı dolaşır, okul okul gezer yine gelen olmaz 'Okumayı, kitap sevgisini nasıl aşılayabilir, cehalete karşı nasıl savaşabilirim' diye günlerce düşünür.
Aklına ilginç bir fikir gelir.
'Madem insanlar kütüphaneye gelmiyor. Ben onların ayağına gideceğim' diyerek yola koyulur.
Yıllarca, yedi katır ve üç atı ile Ürgüp ve çevresindeki 36 köye bıkmadan usanmadan kütüphane hizmeti vermeye başlar. Köy çocukları büyük ilgi gösterir. Başlangıçta zorluklarla karşılaşsa da bıkmaz, düzenli olarak köyleri dolaşmaya devam eder. Çocuklar, yetişkin erkekler, hatta okuma yazma bilmeyen kadınlar bile 'Eşekli Kütüphanecinin yolunu gözlemeye başlar.
Ve Mustafa Güzelgöz'ün adı artık 'Eşekli Kütüphaneci' olmuştur.
Köyler de yolu beklenen bir isimdir artık.
Yaz- kış, kar-yağmur, çamur demez yıllarca eşek sırtında oluşturduğu kütüphaneyi köy köy dolaştırır.
Adı, Türkiye'nin dört bir yanında duyulur, kütüphaneciliğin ve Ürgüp'ün 'Sembol ismi' olmuştur.
Adına roman yazılacak kadar tanınır.
Sorarım size, çevrenizde adına roman yazılan kaç kişi vardır. Adı, Türkiye sınırlarını aşmış, 'Türk Kültür Elçisi' olarak tanınmış kaç kişi vardır. İşte, Mustafa Güzelgöz, herkese örnek olacak örnek hayat hikayesi ile adına romanlar yazılmış, hayat hikayesi dünyaca ünlü dergilerde yayınlanmış, sayısız dergi ve gazetede hayat hikayesi haberleştirilmiş, Türkiye'nin 'Aydınlanma Yolu'nu açan, bu uğurda mücadele vermiş nadir isimlerden birisidir.
Fakir Baykurt.
Ünlü Türk romancısı ve Türk Sendikacılık Tarihi'nin en önemli isimlerinden birisi. Edebiyatımızın klasik eserlerinden birisi olan 'Yılanların Öcü' romanı ile Anadolu'nun bütün gerçeklerini suratımızca çarpan ünlü yazarımız.
İşte, o ünlü yazar Fakir Baykurt, Mustafa Güzelgöz'ü ve hayat hikayesini kaleme almış, 'Eşekli Kütüphaneci' adlı eseri ile Mustafa Amca'yı ölümsüzleştirmiştir.
Fakir Başkurt, o yılları şöyle anlatıyor.
'Sıcak bir yaz günü, peribacaları diyarına Yunanistan'ın Larisa şehrinden Dimitrios Katsikas adında biri gelir. Bu genç adam, yıllar önce bu topraklardan göçe zorlanan büyükbaba ve büyükannelerinin izini sürmek, bir daha buraya dönemeyen akrabalarının yerine bu güzel yerleri gezmek istemiştir. Tesadüfler karşısına yörenin sevilen şahsiyetlerinden 'Baba' lakaplı Aziz Güzelgöz'ü çıkarır. (Aziz Güzelgöz, Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz 'ün oğludur) Aynı yaşlardaki bu iki genç kısa sürede kaynaşır. Dimitrios, Aziz'in evine konuk olunca, bu büyüleyici diyarda inanılmaz bir adamla tanışır. Aziz'in babası Mustafa Güzelgöz 'dür bu kişi; namı diğer Eşekli Kütüphaneci.
Ürgüp'teki kitaplığı yönetirken otuzdan fazla köyün halkına eşekle kitap taşıdığı için takılmıştır bu ad ona. Herkes, özellikle de kadınlar, kitap okusun diye yıllarca çırpınmıştır Mustafa Güzelgöz.
Dimitrios ile Eşekli Kütüphaneci arasındaki sevgi köprüsü yöreyi birlikte gezerlerken iyiden iyiye pekişip güçlenir. Bu arada kan kardeşi olan Aziz ile Dimitrios'un aklına, Ürgüp ile Larisa'yı 'Kardeş Şehir' yapma fikri düşmüştür. Ama bu o kadar da kolay olmayacaktır...'
Fakir Baykurt, bu eserini hasta yatağında kaleme almış, sevgi, kardeşlik, azim cesaret gibi duyguları yaşatarak Mustafa Güzelgöz'ü, Eşekli Kütüphaneciyi, Dünya'ya tanıtmıştır.
Önceki gün, Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz 'ün heykeli Ürgüp Sait Paşa Kütüphanesi Bahçesi'ne yerleştirildi.
Aslında bu heykel, yıllar öncesinden Ürgüp'ün en görünen noktasına konmuş olmalıydı. Geçte olsa, oğulları tarafından yaptırılarak kütüphane bahçesine uzun zahmetler ve büyük bir mücadele sonunda yerleştirildi.
Oğlu Murat Güzelgöz, babasını gelecek nesillere anlatabilmek için ne gerekiyorsa yaptı. Binlerce, milyonlarca parasını babası için harcadı. Ailesinden fedakarlık yaptı, gecesini gündüzüne katıp bu projenin hayata geçirilmesi için çaba gösterdi. Engeller engeller, sonunda başarılı oldu ve babasını yıllarca yaşatacak olan mükemmel bir anıtı, Ürgüp'e kazandırdı.
Mustafa Güzelgöz, sıradan bir kütüphaneci değildi.
Ürgüplü ünlü halk ozanı Refik Başaran ne ise, Mustafa Güzelgöz 'de o kadar önemli bir isimdi.
Bir kültür adamı, Türkiye'nin Dünya'ya açılan kapısı Ürgüp'ü 'Ürgüp' yapan değerlerin en başında gelen önemli bir isimdi.
Bu Anıtı, Murat Güzelgöz 'den önce, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Nevşehir Valiliği, Ürgüp kaymakamlığı, Ürgüp Belediye Başkanı ve her kim ise, onlar düşünmeli ve bu ismi yaşatmak için çoktan harekete geçmeli idiler. Ne yazık ki, adına romanlar yazılmış, cehalete karşı ayağa kalkmış, çocukların ve kadınların okuması için çıplak ayakları ile köy köy dolaşan bu değer göz ardı edildi. Ve sonunda Mustafa Güzelgöz, oğulları sayesinde hak ettiği noktaya getirilip yerleştirildi.
Mustafa Güzelgöz, Ürgüp'ün en işlek caddesinde, Sait Paşa Kütüphanesi'nin bahçesinde şimdi dimdik ayakta duruyor.
Ayakları çıplak, eşeğinin sırtındaki tahta dolapların içine yerleştirilmiş kitapları ile sizleri selamlıyor.
Yolunuz bir gün Ürgüp'e düşerse, Mustafa Amca'nın heykelini ziyaret edin ve siz de ona selam verin.
O'nun, Atatürk sevgisi ile Türkiye için verdiği o unutulmaz mücadeleyi hatırlayın, o günlerden bugünlere nereden nasıl geldiğimizi şöyle bir hayal edin.
Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz 'ün aziz hatırası önünde, siz de saygıyla eğilin.
Mustafa Amca'yı yakından tanıdım.
Oğulları, Murat, Muammer ve Aziz ile arkadaşlık yaptım. Birlikte uzun yıllar çalıştık.
Mustafa Amca ile Aziz'in antika dükkanında sık sık karşılaşır sohbet ederdik. Kütüphanecilik anılarını anlatır, o günlerin zorluklarından söz ederdi. Bende, bu anıları küçük küçük haberler yapar gazetede yayınlardım. Sıcak ve samimi bir dostluğumuz oluşmuştu. En son görüşmemizi, evlerinin önünde bahçe kapısına yaslanarak yapmıştık. Artık yaşlanmış, sağlıkla ilgili küçük problemleri vardı. Dinç ve vakurdu. Mesleğini bu kadar seven, yaptığı hizmetlerle daima gurur duyan bir kişilikti. Özel bir adamdı.
Ve çocukları.
Onlarda babalarının izinde.
Ürgüp'ü Dünya'ya açan, Ürgüp'te ilk turizm hareketini başlatan kişi olmuşlardır.
Oğlu Muammer Güzelgöz, yıllarca Ürgüp Göreme Müze Müdürlüğü görevini yürüttü. 80 sonrası, Türkiye'nin en ücra noktalarına sürüldü. Çok acı çekti, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da basmadık, görev yapmadık yer kalmadı. Sonunda, emekli olup Ürgüp'e dönmek zorunda kaldı. Uzun süre Günaydın Gazetesi Ürgüp Muhabiri olarak çalıştı. Ürgüp'ü Türkiye'ye ve Dünya'ya tanıtmak için çok ama çok haberler yaptı. Türkiye, Muammer Güzelgöz 'ün haberleri ile Peribacaları, Ürgüp ve daha sonra Kapadokya Bölgesi ile tanıştı. Ana dili gibi İngilizce bilir, birkaç dili rahatlıkla konuşurdu.
Oğlu Murat Güzelgöz, Fransa'da sazı eline alıp Türk Kültürü'nü tanıtmak için yıllarca uğraş verdi. Fransız gazetelerine konu oldu, kendisi ile yapılan röportajlar Fransız gazetelerde geniş olarak yayınlandı. Halen, Ürgüp'te turizm sektöründe Türk Ekonomisi 'ne katkı sağlamaya devam ediyor. Babasının anıtını yaptırabilmek için ne kadar büyük mücadele verdiğini çok iyi biliyorum.
Bir diğer oğlu Aziz. Ürgüp'te 'Aziz Baba' olarak tanınan, Ürgüp'e giden tüm sanatçıların, edebiyatçıların, kültür insanlarının ziyaret noktası haline gelen 'Aziz Baba Antikite' adlı iş yerinin sahibi. Dünya'yı, Türkiye'yi çok iyi takip eden; analiz eden, bugünlerde, düşüncelerini açıkça anlatmaya cesaret edebilen birkaç isimden birisidir. Yunanistan'ın Larissa kenti ile sıkı ilişki kurmuş, Ürgüp ve Larissa arasında dostluk köprüsü kurulmasını sağlayan kişi olmuştur. Türkiye ve Yunanistan arasında kendi imkanları ile sessiz sedasız kültür alışverişini sürdüren kişilerden birisi Aziz Güzelgöz'dür.
Ya Berhan Avcı. Ziya Akıllı.
İki damat.
Mustafa Amca, oğulları ile damatlarını bir gün bile ayrı tutmamış, onları hep bağrına basmıştır. Çoğu insan rahmetli Berhan Avcı ile Ziya Ağıllı'yı, Mustafa Güzelgöz 'ün oğulları olarak bilir. Zira, öylesine güçle bir aile bağı vardır ki, kimse bunu ilişkiyi kolay kolay çözemez ve anlayamaz.
Berhan Avcı, Ürgüp Turizm İlçe Müdürü olarak görev yapar, aynı zamanda Hürriyet Gazetesi Bölge Muhabiri olarak çalışırdı. Bu nedenle, basın dünyasının önemli isimleri ile yakın arkadaşlık yapmış, bölgenin tanınan isimleri arasında yer almıştır. Berhan Avcı, herkese, 'Dostum' derdi. Bu yüzdende, çoğu insan O'nu, Berhan Avcı olarak değil, 'Dostum' olarak tanırdı. Berhan Abi'de, Muammer gibi 80 sonrası kıyıma uğrayan isimler arasında yer aldı. Bazen gitti, bazen rapor aldı. Dayanamadı ve sonunda o da mesleğinden ve işinden ayrılmak zorunda kaldı.
Ve Ziya Akıllı.
Günaydın Gazetesi'nin yerel gazeteciliği geliştirmek amacıyla Anadolu da başlattığı 'Gazetecilik Hamlesinin savaşçılarından birisi oldu. Günaydın ve Kayseri Haber'in Ürgüp Büro Şefliği görevini yıllarca sürdürdü. Sonunda, Milli Eğitim Camiasına katıldı ve şu anda Ürgüp'te emeklilik hayatının tadını çıkarıyor.
Mustafa Güzelgöz gibi bir değer ile tanışmış olmaktan, ailesi ile yıllarca birlikte yürümekten ve arkadaşlık yapmış olmaktan sonsuz mutluluk duyuyorum.
Mustafa Amca'nın, ayakkabıları eşeğin semerinde asılı, çıplak ayakları ile dimdik ve vakurla ayakta duran, köy yollarında dolaştığı o günleri anlatan heybetli anıtın önünde kendisini saygıyla, rahmetle, minnet ve şükranla anıyorum.
Bazı insanlar ölümsüzdür.
Yazar Üstün TUNCER
naciisler@gmail.com