PANDEMİ SÜRECİNDE TÜRKİYE MEDYASI
Salgın ve Anadolu basını..
Ülkemizde, basın özgürlüğü böylesine tartışılırken, güven endeksinde 180 ülke arasında 150-160 gibi sıralarda yer alıyorsak, medyamız, çok önemli sorunlarla karşı karşıyayız demektir. Bırakınız medyayı, ülkemiz çok önemli sorunlarla karşı karşıya demektir.
Dünya'da ve ülkemizde, basın sektöründe yaşanan hızlı değişim ve gelişmeler, birçok sorunu da beraberinde getirdi.
Buna birde pandemi sürecini eklersek, durum giderek daha da ağırlaştı.
Ülkemizde yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasal gelişmeler ve bu gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar, belki de en büyük etkiyi basın sektöründe gösterdi.
Sağlıkçılarımız birinci sırada.. Bu süreçte, gazeteciler görevlerini onlarla birlikte sürdürmeye devam etti. Bütün sektörler, bu dönemi değerlendirmekte, aldığı ağır hasarı tespit etme çabasın içindedir.
Gazeteciler, Türk Basını'nda yaşanan sorunları açık bir şekilde ortaya koymaktadırdlar.
Genel olarak ortaya konan, tespit edilen bu sorunların nerede ise bire bir aynısını Anadolu Basını'nda da yaşamaktadır.
Ekonomik sorunlar, özgürlükler, işsizlik, özlük hakları,
Çalışma koşulları gibi sorunlar giderek artmaktadır.
Bu sorunların en önemlisi ve en başta geleni, ülkede yaşamakta olduğuhuz, 'İfade Özgürlüğü've 'Basın Özgürlüğü' konusudur.
Sektörde yer alan sivil toplum örgütleri, sistemin getirdiği zorluklar ve uygulanan sosyo-ekonomik politikalar nedeniyle, medya, baskı altında tutulmakta, yerel gazetelerin birleştirilmesi yönündeki çalışmalar, çalışma koşullarının giderek zorlaşması, buna bağlı olarak sektörde yaşanan işsizlik 'Basın Özgürlüğü' 'Gazetecilerin Özgürlüğü', 'Çoğulculuk' ve 'Çok Seslilik' gibi kavramları yok etmektedir.
………………………………………………..
Türkiye'de, basın özgürlüğü konusunda önemli çalışmalar yapan, bu bilincin yerleşmesi, gelişmesi için projeler üreten, toplantılar, konferanslar düzenleyerek demokrasinin vazgeçilmez, en önemli unsurlarından birisi olan 'Basın Özgürlüğü'nü egemen kılarak, halkın bilgi edinme ve haber alma hakkını en iyi şekilde kullanmasını sağlamak için olağanüstü çaba harcayan, bir kuruluşumuz var.
Press for Fredom/Özgürlük için Basın Projesi ile her ay düzenli olarak sektörde yaşanan gelişmeleri izleyen, basın özgürlüğü konusunda raporlar hazırlayarak kamuoyuna duyuran,
Demokrasi için Medya- Medya için Demokrasi Projesi ile, basın özgürlüğü, çoğulculuk ve meslek ilkelerini önemle hatırlatan, bu konuda gazetecilerin ve kamuoyunun demokrasi anlayışının geliştirilmesi ve bilinçlendirilmesi, farkındalık yaratılması yolunda mücadele veren Ankara Gazeteciler Cemiyeti ve saygıdeğer başkanı Nazmi Bilgin ile M4D Proje Koordinatöjrü Yusuf Kanlı ve arkadaşlarına kutlamamız gerekiyor. Yürekten kutluyor ve tebrik ediyorum. Türkiye'nin bugünkü koşullarında cesaretle, yılmadan ve tek geri adım atmadan bu projeyi hayata geçirmeleri gelecek açısından çok önemlidir.
……………………………………………………….
.Pandemi bütün dünyayı etkisi altındı.
Yaklaşık 1 yıl önce hayatımıza giren pandemi, etkisini giderek artırıyor, insanın bulunduğu her alanda çok ağır hasarlara yol açıyor.
İnsanların sosyal, ekonomik hayatlarını doğrudan etkileyen, dünyaya bakış açımızı değıiştiren, hatta siyasal düşüncelerimize kadar etkili olan bir salgın şeklinde karşımızda duruyor.
Bu kadar geniş spektrumlu bir etkiye sahip virüsün, doğal sonucu olarak, bütün sektörlerde olduğu gibi medya dünyasında da etkileri kaçınılmazdı.
Bu olumsuz koşullar altında,
Yerel medyamız, bugün gerçekten zor durumdadır.
Ayakta durmak için mücadele vermektedir.
Medyayı ele alırken, sadece gazete sahiplerini, gazetecileri değil, etkilediği, istihdam yarattığı diğer alanları, toplumsal ve sosyal etkilerini göz önüne alarak çok geniş bir açıdan değerlendirmemiz gerekir.
Bakınız, zorluklar altında yaşamaya çalışan medya,
Pandemi süresinde, virüsten önce mutasyona uğradı.
Yerel medyada, çarpıcı, dikkat çekici, çok önemli, ekonomik, sosyal, politik , toplumsal yapısal değişiklikler yaşanmaya başladı.
İsizlik arttı,
Kısa çalışma ödeneği, yarım gün çalışma gibi uygulamalar, gazetecileri büyük ekonomik kayba uğrattı.
Asgari ücretle çalışan gazeteci bile kalmadı, diyebilirim.
Her ne kadar Basın İlan Kurumu ücret, traj, kadro gibi konularda denetimler yaparak gazete sahiplerini kontrol altındat utmaya çalışsa bile, pandemi döneminde bu denetlemelerde esnetildi.
Bir dönem BİK tarafından organize edilen gazetelerin birleşmesi gibi uygulamalar pandemi dönemde yeniden gündeme geldi.
Resmi ilan gelirlerindeki azalma, Gazete sahiplerini yeni ekonomik arayışlara yöneltti ve ekonomik güç birlikleri oluşmasına yol açtı. Gazeteler birleşme durumunda kaldı.
Birleşme sonrası çok sayıda gazeteci işsiz kaldı, tüm sosyal haklarını kaybettiler, basın kartları tehlikeye düştü.
Pandemi döneminin başlangıç günlerinden, Mart ayı başından, Haziran ayının sonuna kadar, Basın İlan Kurumu'ndan ilan alan, kamu kaynaklarını kullanan gazeteler haftada bir gün çıktı.
Dönüşümlü yayın adı altında bir süreç başlatıldı.
Bugünde, kısıtlı olduğumuz Cumartesi ve Pazar günleri Anadolu'da gazeteler yayınlanmamaktadır.
Oysa, milli mücadele yıllarında bil Anadolu'da e gazeteler yayınlarına ara vermemişler, Adana Yüreğir gazetesi bir dönem Kayseri'ye taşınmış, bir mağarada basılarak yayın hayatını sürdürmeye çalışmıştır.
Böylesine örnekler varken, maalesef gazetelerimiz, tasarruf adı altında, ekonomik nedenlerde ve ticari kaygılarla, bu basit gerekçelerle yayınlarını durdurabilmişlerdir. Gazeteler, birincil amaçlarından, kamu görevinden uzaklaşıp dolaylı kazanç getiren bir ticarethane gibi görülmeye başladı.
Bu Anadolu'da da çok açık bir şekilde yaşanmakta ve gözlenmektedir.
………………………….
Anadolu basınında yaşanan gazete birleşmeleri, beraberinde tekelleşmeyi de getirmektedir.
Gazeteler hızla el değiştirmekte, iş adamları, sanayiciler, müteahhitler hatta ve hatta milletvekilleri bile dolaylı olarak gazete sahibi olmaktadırlar.
Bu şartlarda, gazetecilik yapmak mümkün müdür?
Tekelleşme, beraberinde sansürü de getirmektedir.
Gazete sahipleri, bu günkü sistemin getirdiği uygulamalar gereği gazetelerin gücünden yararlanmanın yolunu keşfederek, yeni bir anlayışa kapı açtılar.
Gazetecilik mesleğinin ilkeleri, ahlak anlayışı, doğruluk, dürüstlük, gerçeklik gibi kavramlar yok edildi, Neo-liberalizm denilen sistemin 'Parayı kazanda nasıl kazanırsan kazan' anlayışı egemen kılındı.
Bu anlayış içinde gazetecilik yapılamaz oldu, gazeteler ve gazeteciler gazete sahiplerinin iş takipçisi haline dönüştürüldü.
Ya bu değişime ayak uyduracaksınız, ya da sektörden kopup gideceksiniz.
Ya açlık, ya tokluk.
Tercihi siz yapacaksınız.
Şunu da hemen söyleyeyim, ben işsizim. Çocuklarıma iş bulmakta da güçlük çekiyorum.
…………………………………………………..
Gazetelerin birleşmelerin ardından arkadaşlarımın büyük bölümü işsiz kaldı.
Trajlar, o kadar düştü ki, Basın ilan kurumu bile; yaptıkları denetimlerde belirlenmiş traj rakamlarını değerlendirmeye almadı.
Traj ve baskı rakamları kontrol dışı bırakıldı.
Bazı kurum ve işyerlerine gazete girmesi yasaklandı.
Örneğin, kuaför, berber gibi işyerlerine gazetelerin gimesi yasaklandı.
Bu uygulama bile, gazetelerin trajları üzerinde etkili oldu.
Geçici çalışma adı altında, çalışan gazetecilere bin 100 lira gibi komik ücret ödemesi yapıldı.
……………
Birleşme sonrası işsiz kalan gazeteci arkadaşlarımız,
Çareyi internette buldular. YouTube, insagram, facebook gibi sosyal medya üzerinden yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Her biri bir internet gazetesi çıkarma peşinde.
Bu mecralar, işsiz gazeteci arkadaşlarımıza büyük bir özgürlük alanı gibi görünse de,
yine de baskı altındalar ve gelir elde edebilmek için bazı kurumların bültenlerini, duyurularını abartılı, hatta olduğu gibi kullanarak kendilerine yer bulmaya çalışmaktadırlar.
Bugün, ülkemizde onbirlerce internet gazetesi bulunduğu belirtiliyor.
Peki diğer paydaşlara ne oldu?
Matbaa işçileri ne oldu?
Gazete dağıtıcıları ne oldu?
Malzeme satıcıları, kalıpçılar, grenciler ne oldu?
Şimdi onlar, sorunları ile baş başa..
………………………..
Anadolu Basınıın en önemli sorunlarından birisi de örgütlü olamayışıdır.
Evet, her ilde bir- iki cemiyet vardır, doğru..
Cemiyetlerin etki alanları ve güçleri bellidir.
Anadolu'da büyük birkaç il dışında tek bir sendikal faaliyet yoktur.
Sendikalar İstanbul, Ankara, İzmir gibi illere kilitlenmiş diğer illeri kaderi ile baş başa bırakmış, çalışma alanlarını bu illerle sınırlı tutmuşladır.
Sendikal örgütlenmenin olmadığı yerde, üretimden, çalışanların gücünden, sosyal haklardan, çalışma koşullarından hatta ve hatta basın için önemli olan değerlerden ve özgürlüklerden söz edemezsiniz.
Anadolu Basını'nın bir diğer sorunu, savunmasız oluşudur.
Çok sayıda gazeteci, yaptıkları haberler nedeniyle mahkemelere verilmekte, büyük tazminat davaları ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Düşününbin- binbeşyüz lira aylık kazancı olan bir gazeteci, 230-300 bin liralık tazminat davaları ilye karşı karşıya kaldığı takdirde, nasıl haber yapacak, nasıl özgürce hareket edebilecektir.
G'azeteciler için mutlaka bir savunma mekanizması oluşturulmalı, yazdıkları haberler nedeniyle gazeteciler koruma altına alınmalıdır. Savunmasızlık, örtülü bir sansürü de beraberinde getirmektedir. Bu, gazetecilerden daha çok, toplum ve için ve toplum için önemli bir sorundur. Toplum, doğru ve gerçek haber kaynaklarını kaybettiği sürece, tek sesliliğe mahkum olacaktır.
………………..
Kısacası, covit 19 pandemisi, , tüm diğer sektörlerde olduğu gibi bizi de derinden etkiledi.
Ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer tüm analarda etkilendik.
Bakınız, bu dönemde farklı bir tablo daha ortaya çıktı.
Belediyeler ve meslek kuruluşları gibi kamu kurumlarının bünyesinde son derece güçlü basın merkezleri oluşturuldu.
İşsiz kalan arkadaşlarımızın bir bölümü bu kurumlarda, geçici statüde bile olsa düşük ücretlerle iş imkanı buldular.
Bu kurumlar, bir TV stüdyosu kadar büyük stüdyolar, çekim, kayıt- montaj servisleri, bilgisayar sistemleri kurarak sosyal medyayı kullanmaya başladılar.
Sosyal medya üzerinden gazetecilik faaliyetlerine başlayarak, kamuoyunu istedikleri gibi yönlendirmeye başladılar.
Bu anlayışın, mesleğimiz üzerinde çok önemli ve çok büyük olumsuz etkileri söz konusudur.
Kurumlar, kamu oyunu tek taraflı ve kendi istedikleri gibi oluşturdukları için bu faaliyetler asla bir gazetecilik faaliyeti olarak kabul edilemez. İmkanların sınırsızlığı, mecraları etkili şekilde kullanılması, kamuoyunu yanıltmakta, tek taraflı oluşturmaktadır.
Soru sormak yok, eleştirmek yok, her şey çok güzel mesajı ile bambaşka bir dünya yaratılmaktadır.
Oysa gazeteler, insanları gerçek dünyaya taşırlar.
Bu kurumlarda gerçeklik zaten aranamaz.
Halkın tek taraflı bilgi alması, bu yönde şartlandırılması, bir gazetecilik faaliyeti algısı içinde verildiğinden basına olan güven de giderek azalmaktadır.
Kısaca, yerel basında durum bu.
Sanırım, bu sıkıntılar tüm ülke genelinde yaşanıyor..
Farklı bir durum yok.
Bu etkilerden kurtulabilir miyiz?
Tabi ki kurtuluruz.
Demokrasimizi ne zaman doğru dürüst işler hale getirir, hiçbir etki ve baskı altında kalmadan özgürlüklerimizi kullanmaya başlarız, o gün, bu olumsuz etkileri ortadan kaldırabilir,
Gazetelerimiz ve gazeteciler ne zaman görev ve sorumluluklarını, 'Benim böyle bir sorumluluğum, benim böylesine kutsal bir görevim vardı' diye hatırlar, o zaman sorun kalmaz, inancındayım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Hoşçakalınız.